Masallarımız

Şimdiki gibi modern masallar yoktu, kitaplar yoktu. Ninelerimiz bize kendi bildikleri masalları anlatırlardı. Böylece o masallar nesilden nesile aktarılırdı. Aşağıda ninelerimizden duyduğumuz, sürekli anlattırdığımız, sadece Emet’e özgü birkaç masalı yazdık. Uygun olmayan ve argo bölümler varsa, değiştirdik ya da çıkardık.


Ecir ile Cücür

Ecir ile Cücür adında bir çift varmış. Ancak bu çift biraz safça imiş. Çift bir gün uzaklarda oturan kızlarını ziyaret etmeye karar vermişler.

Eşeklerini alıp yola çıkmışlar. Ancak eşeğe ecir de cücür de binmemiş. Yayan olarak gidiyorlarmış. Giderlerken yolda mantarlar görmüşler ve aralarında şu konuşma geçmiş.

-Eciir !

-Ne diyon Cücür?

-Bu mantarları kızımıza hediye olarak götürelim mi?

-Doğru dedin cücür götürelim, hem sevinir

Kızlarının evine vardıklarında kız kapıyı açmış ve annesini babasını karşısında görünce kucaklaşmışlar.

“Kızım ! Bak sana mantar getirdik” demişler.

Kız bakmış ki mantarların zehirli olduğu dışından bile belli. Hem çürük hem zehirlilermiş.

Abooo ! Siz ne getirdiniz böyle? Atalım bu pis şeyleri! Hiç zehirli mantar hediye getirilir mi? diye çıkışmış.Mantarları Hemen alıp dışarı atmış.

Ertesi sabah kız : Anne, baba benim işe gitmem lazım siz ben gelinceye kadar kalırsınız değil mi?

Kalırız kızım kalırız demiş Ecir ve Cücür.

Kız işe gittikten sonra Ecir ve Cücür bahçeye inmiş. Bahçedeki tavuklara bakmışlar ki tavuklar, arada sırada gagalarıyla tüylerini düzeltiyor.

Ecir ve Cücür’ün arasında şu konuşma geçmiş :

-Eciir!

-Ne diyon Cücür ?

-Tavuklara baksana, sürekli kaşınıyorlar. Bitlenmişler galiba. Biz bunları yıkayıp paklayalım. Hem kız da sevinir.

-Doğru dedin Cücür

Bu konuşmadan sonra ecir ile cücür bahçeye kazan kurup su kaynatmışlar. Tüm tavukları suyun içine batırıp batırıp çıkarmışlar. Aralarında şu konuşma geçmiş:

-Eciiir!

-Ne diyon Cücür?

-Tavuklara baksana tertemiz oldular. Yıkanmak iyi geldi herhalde mışıl mışıl uyuyorlar.

-İyi ettik Cücür. Kızımız çok sevinecek.

Akşama doğru işten çıkan kızları eve gelmiş

Bir de bakmış ki tavukların hepsi ölmüş ve sıralanmış.

Kız telaşla bağırmış: Aboo anne baba siz ne yaptınız ?

Ecir ile Cücür birbirlerine bakarak kıza dönmüşler : Sevindin değil mi kızım ? Tavukların çok kirlenmiş, kaşınıyorlardı. Biz de hepsini yıkayıverdik. Şimdi mışıl mışıl uyuyorlar.

Kız basmış yaygarayı : Ne dinlenmesi ? Bu tavukların hepsi ölmüş !

Ecir ile cücür şaşırıp utanmışlar ve diyecek bir şey bulamamışlar.

Ertesi gün kız yine işe gitmiş.

Ecir ile Cücür bu kez kendi başlarını yıkamaya karar vermişler. Bahçede kazan kurup su kaynatmışlar. Evde sabun ararken bir kap katran bulmuşlar ve aralarında şu konuşma geçmiş.

Eciir !

-Ne diyon Cücür ?

-Bu köyün sabunları herhalde böyle siyah oluyor.

-Doğru dedin Cücür. Hadi kafamıza sürelim.

Böylece tüm katranı kafalarına sürmüşler ve katrana bulanmışlar.Katran yapışkan olduğu için elleri başlarında, öylece yapışıp kalmışlar.

Akşam olmuş ve kızları işten dönmüş. Kapıyı açınca bir de ne görsün ?

Her annesi ve babası simsiyah katrana bulanmış, oldukları yerlere yapışıp kalmışlar, kımıldayamıyorlar. Her taraf da katran olmuş.

Kız çığlık atarak sormuş : Aboo yine ne yaptınız siz?

-Kafamızı yıkayalım dediydik de sabun olduğumuz yere yapıştırıverdi.

-Ne sabunu ? Katran o katran. Allah sizi bildiği gibi yapsın su kaynatayım da yıkayıp paklayayım.

Kız Ecir’le Cücür’ü yıkayıp paklamış, üstlerini başlarını temizlemiş.

Ardından bu böyle olmayacak demiş. Siz en iyisi köye dönün.

Ecir’le Cücür’ü eşeğe bindirip köye yollamış. Masal da Burada bitmiş.


Dev Gağsı Masalı ( Dev Kadın Masalı )

Bir varmış bir yokmuş. Köyün birinde bir adam ve öksüz çocuğu varmış. Bu adam başka bir hanımla evlenmiş. Gel zaman git zaman, üvey annesi çocuğu istememeye başlamış. Her gün bu yüzden adama baskı yapıyormuş. O çocuk bu evden gidecek diyormuş. Adam her gün aynı kavgadan bunalmış ve sonunda çocuğunu ormana atıp gelmeye karar vermiş.

Adam, çocuğu zorlamadan bunu nasıl yapabilirim? diye düşünürken bir çare bulmuş. Çocuğa : “Hadi oğlum beraber oduna gidelim” demiş. Beraber köyün dışındaki ormana oduna gitmişler. Babası odun bölüyor, çocuk da ağacın dibinde oturuyormuş.

Zaman geçmiş, odun bölme sesinin de etkisiyle çocuğun uykusu gelmiş ve oracıkta uykuya dalmış. Babası bunu görünce hemen uyanmasın diye ağacın dalına bir tane susak denilen kabaktan bağlamış. Kabak ağaca çarptıkça odun bölünür gibi ses çıkarıyormuş.

Hava kararmış gece olmuş. Çocuk uyanmış bakmış ki her yer zifiri karanlık. Etrafına bakınmış, ağaca çarpıp duran susak kabağını görmüş ve terkedildiğini anlamış. Tek başına geri dönemezmiş. Hem dönebilse bile artık gidecek yeri yokmuş. Ağaca bağlı kabak, rüzgarın etkisiyle ağaca vurmaya devam ediyormuş. Tan, tan, tan…

Çocuk korkuyla bağırmış :

-Tan tan kabacığım, beni aldatan babacığım neredesin ?

Ses yokmuş ve tekrar bağırmış :

-Tan tan kabacığım, beni aldatan babacığım neredesin ?

Yine ses alamayınca 3. kez bağırmış :

-Tan tan kabacığım, beni aldatan babacığım neredesin ?

Ürkütücü bir ses cevap vermiş :

-Buradayıım !

-Sen kimsin ? Nerdesin ?

-Karanlık deredeyiim.

-Seni nasıl bulacağım ? Her yer çok karanlık demiş çocuk

-Gelen ürkütücü ses “eline bir taş al yuvarla. Taşın yuvarlandığı yeri takip et. Sonra tekrar bir taş al yuvarla ve gittiği yeri takip et. En sonunda beni bulacaksın demiş.

Çocuk sesin söylediği gibi yapmış ve derenin içinde bir ev bulmuş. Eve girdiğinde kocaman yaşlı bir kadın leğenin içinde yıkanıyormuş.Ürkütücü ve çok büyükmüş.

Çocuk korkmuş.

Dev kadıın ona seslenmiş : Yaklaaş!

Çocuk korkarak yaklaşmış ve dev kadın ona kim olduğunu ve neden burada olduğunu sormuş.Çocuk da durumu ve başşına gelenleri bir bir anlatmış.

Dev kadın : Sana yardım edeceğim ama önce benim dediklerimi yapacaksın demiş.

Çocuk da korku ve çaresizlik içinde kabul etmiş. Dev kadın sırtımı kesele, elim yetişmiyor demiş. Çocuk dev kadının sandalyesine çıkıp, kadının sırtını keselemiş.

Dev kadın 2. gün çocuktan her yeri temizlemesini istemiş. Çocuk bunu da yerine getirmiş. Dev kadın çocuktan memnun kalmış.

3. gün dev kadın çocuğun eline iki testi vermiş.

-Git bu testileri doldur. Bu yolu takip et, bir çeşme göreceksin. Oradan bir testiyi doldur. Sonra biraz daha ilerle, bir çeşme daha göreceksin. Oradan da diğer testiyi doldur getir demiş.

Çocuk testileri alıp yola koyulmuş. İlk çeşmeden akan suyla testinin birini doldurmuş. Biraz daha gittikten sonra ikinci çeşmeye rastlamış. Oradan da ikinci testiyi doldurup geldiği yoldan geri dönmüş.

Çocuk onun sözlerini dinlediği için dev kadın memnunmuş.

Ben senin bu ormandan nasıl çıkacağını, evine nasıl gideceğini biliyorum demiş dev kadın. Çocuk sevinmiş ama sonra tekrar üzülmüş. Ama eve gidemem ki. Gidecek yerim yok, annem beni istemiyor. Babam bu yüzden beni ormanda terk etti.

Merak etme! demiş dev kadın. Evine bu testilerle git ve evinizin bacasından önce ilk çeşmeden doldurduğun suyu dök. Daha sonra da ikinci çeşmeden doldurduğun suyu dök.

Çocuk dev kadından yolun tarifini aldıktan sonra teşekkür edip dev kadınla vedalaşmış. Köyüne vardığında evlerinin bacasına çıkmış. İlk çeşmeden doldurduğu suyu bacadan içeri dökmüş. Sular bacadan içeri düştüğünde bir sürü büyük büyük yılan oluvermiş. Üvey annesi korkudan çığlık atarak evden kaçmış. Çocuk ikinci testiyi dökmüş. Bu kez dökülen tüm sular çil çil altına dönüşmüş. Babası eve geldiğinde çocuğu gördüğüne çok sevinmiş. Çocuk olanları babasına anlatmış ve ikisi birlikte mutlu bir hayat sürmüşler.

Yedi Oğlanlı İle Yedi Kızlı

Bir varmış bir yokmuş. Bir köyde iki adam varmış. Bunlardan birinin yedi oğlu, diğerinin ise yedi kızı varmış. Kızlar güzel mi güzel, hünerli mi hünerliymiş. Oğlanlar ise hiçbir işe yaramayan hünersiz kimselermiş. Sadece çobanlık yaparlarmış.

Yedi oğlanlı adam her gün yedi kızlıya: Selamün aleyküm yedi kızlı dermiş. O da ve aleykümselam yedi oğlanlı dermiş. Oğlanları olan adamın amacı diğer adamla dalga geçmekmiş. Sırf onu üzmek için her lafının başında yedi kızlı lafını kullanıyormuş. Yedi kızlının canına tak etmiş. Yedi oğlanlının yanına vararak bak arkadaş demiş. Senin oğlanlarla benim kızlar bir yarış yapsın. Senin oğlanlar kazanırsa bundan sonra hayat boyu benimle dalga geçebilirsin. Ama benim kızlarım kazanırlarsa bundan sonra bana yedi kızlı demeyeceksin.Asla dalga geçmeyeceksin.

Yedi oğlanlı gülümseyerek kendinden emin bir şekilde kabul etmiş. Benim oğlanlarım var. Onun kızları benim oğlanlarımı nasıl yenebilir ki diye düşünüyormuş.

Köydeki ihtiyarlar tek bir yarışta ve sırık atma yarışında karar kılmışlar.

Yedi oğlanlı duruma gülüyormuş. Kızlar sırık atmayı nereden bilecekler. Yazık oldu adama…

Derken yarış günü gelmiş çatmış. Yarış gününde sırayla atışlar yapılırken, en sırıkları en uzağa kızlar atmış. Oğlanların attığı hep çok yakınlara düşmüş.Yarışı yedi kızlı kazanmış.

Yedi oğlanlı, yedi kızlıya sormuş: Bu nasıl olur ? Kızlar nasıl olur da sırık atmayı bilir? Onu da geçtim nasıl uzağa atarlar ?

Yedi kızlı gülmüş. Onların hepsi de benim biriciğimdir. Hepsine ayrı ayrı avcılığı, atıcılığı, biniciliği öğrettim.Hepsi de bu konularda çok ustadırlar.

Bunu duyan yedi oğlanlı kendinden utanmış. Ve bir daha yedi kızlıya herhangi bir sözde bulunmamış. Alay etmemiş.

Bir Cevap Yazın