Örf ve Âdetlerimiz

Geçmişten bugüne kadar, Emet ilçemize has olan birçok örf adet ve geleneklerimiz vardır. Bunlardan bazıları unutulmuştur ve artık uygulanmamaktadır. Fakat biz yine de geçmişe duyduğumuz özlemle hepsinden bahsedeceğiz.

Emet’te Evlilik, Düğün ve Sonrası

Emet’imizde gençler evlenme çağına geldiklerinde, erkek tarafının ailesi önce, oğulları için almayı düşündükleri kızın ve ailesinin hakkında çevreden bilgi toplardı. Kız kişilik olarak nasıldır? Ailesinin kişilikleri nasıldır? Kimlerdendirler ? Tüm bunlar soruşturulduktan sonra uygun bulunduysa, konu ailenin evlenecek oğluna açılır. Oğlan da onay verdikten sonra kız istemeye gidilirdi.

Bu esnada kız tarafının ailesinin kızı vermeye niyeti yok ise, ilk istemede bunu belirtirler ve erkek tarafı da hoş karşılayarak yeni adaylar için tekrar araştırmaya girerdi.

Eğer istemeye gidilen taraf bu işe olumlu bakacaksa, ilk isteme sırasında erkek tarafına zaman vermelerini isterler. Bu esnada kız tarafı, erkek tarafını araştırıp soruşturur. İkinci defa istenilmeye gidilirdi. Adet gereği ikinci defada da yeniden zaman istenir. Erkek tarafı kızı üçüncü defa istemeye gittiğinde “hayırlı olsun” denirdi. Fakat ilk seferde kestirip atılmazsa ve iş ikinci üçüncü tura kalırsa, kızı vermeye gönülleri var demekti. Sadece oğlanı ve ailesini araştırma ve kendi aile aralarında bu işi görüşmeleri için süre istenmiş olurdu. Bu nedenle üç kere istemekten kimse şikayetçi değildi.

Söz kesilir, nişan yapılır. Bu sürede oğlan ve kız birbirlerini tanısınlar diye zaman verilirdi. Oğlan ve kız görüşeceklerinde yanlarında her iki tarafın da akrabalarından birer kişi bulunurdu. Çünkü namahreme dikkat edilirdi.

Düğün yapılacağı zaman geldiğinde masrafları erkek tarafı üstlenir ve ayrıca kıza ne kadar mehir altın isteniyorsa alınırdı. Oğlana kız tarafı bir kat gömlek çorap gibi şeyler alırdı.

Düğünden hemen önce erkek tarafının annesiyle yakınları ve kızın annesiyle yakınları birlikte düğün hamamına giderlerdi.

Düğün esnasında erkek tarafı kız tarafına yakacak odun, un, pirinç, helva, kuru üzüm, ve bir tam hayvan gönderirdi. Bunun için kız tarafının ihtiyaç sahibi olup olmamasına bakılmazdı.

Kız tarafı da düğünde erkek tarafından kim varsa herkesi yemeğe davet eder, evlerinde yedirir, içirir, davet verirdi.

Düğünden sonra yedinci gün tekrar gelin, kaynana, kızın annesi ve yakınlarıyla birlikte hamama gidilir, buna “yedi hamamı” denirdi.

Düğünden sonra erkek tarafının akraba üyeleri, birer birer davet düzenler, yeni gelini ve yeni damadı, damadın ailesiyle birlikte davet ederlerdi.

Daha sonra kız tarafının akraba üyeleri birer birer davet düzenler, yeni gelin ve damadı, kız tarafının ailesiyle birlikte davet ederlerdi.

Düğünden sonraki ilk bayramda, kızın annesinin yaptığı baklava tepsisinden en önce yeni damat yerdi ( En ortasından alarak açılışı yapardı )

Genellikle erkek tarafıyla gelin bir arada yaşadığı için, mutlaka her Cuma ve Pazartesi günlerinde oğlan, eşiyle birlikte kız tarafının annesine ziyarete gider.Gündüzden gidilir, orada yemeğe kalınır ve gece dönülürdü.

Düğünler erkek kadın karışık yapılmaz, erkekler kendi aralarında, kadınlar kendi aralarında eğlenirdi. Kadınların eğlendiği yere erkek giremezdi.

Genel Hayat

Kadınlarımız sokağa çıkarken örtme peştamal dediğimiz yöresel sokak kıyafetlerini giyerlerdi. Peştamal bel ipi kullanılarak sabit durması sağlanırdı. Yeni gelinler kenarları işlemeli siyah örtme ve mavi – sarı şeritli ipekli peştamal giyerlerdi. Orta yaşlılar ve yaşlılar ise işlemesiz siyah örtme, ve düz kumaştan mavi – kırmızı şeritli peştamal giyerlerdi.

Ramazanlarda herkes birbirlerini yemeğe davet ederler. Böylece bağlar hep korunur ve güçlenirdi. ( Halen uygulanmaktadır. )

Emet’teki tüm kadınlar kendi tanıdıkları eş, dost, akraba, komşu, arkadaş kim varsa birbirlerinin evine ara sıra oturmaya giderler. Bu döngü böyle devam ettikçe bağlar daha da güçlenir ve güçlü kalırdı. ( Halen uygulanmaktadır. )

Evlilik, doğum, askerlik, sünnet, yeni ev alma gibi durumlarda birbirlerine hediye alırlar ve ziyaret ederlerdi ( Halen uygulanmaktadır.)

İnsanlar birilerini gece ziyarete gitmişse, orada geç vakte kadar kalmamaya özen gösterirlerdi.

Ramazanda oruç tutmayanların ulu orta bir şey yiyip içmesi ayıptı. Oruç tutamayanlar, oruç olanlara saygısından dolayı bunu asla yapmazdı.

Ramazanın 15. günü Emet’te “Heyman” olarak kutlanırdı. Emet’teki tüm çocuklar o akşam iftardan sonra ellerinde poşetlerle sokağa çıkarlardı. Tüm çocuklar farklı gruplar halinde kapı kapı dolaşır, “Heyman, dağ eriği vermen, al yanaklı yenge, neyin varsa al da gel, merdivenden in de gel” manisini söyleyerek evlerden yiyecek, içecek, çerez toplarlardı. O akşam herkes çocuklara vereceği şeker, çerez, meyve, ne varsa hazırlar, kapıya gelen çocuklara dağıtırdı. ( Halen uygulanmaktadır. Kütahya merkezde “küfecik” diye bilinir. En renkli hali Emet’te kutlanır. )

Çocuklar o zamanki tüm ekonomik ve toplumsal imkansızlıklara rağmen mutluydu. Sokaklarda oynamanın en güzel nimetini o dönemki çocuklar tatmışlardır.

Öğretmenler çocukların büyüğü sayılırdı. Çocuklara sahip çıkarlardı ve eğer bir çocuk öğretmeni tarafından azarlanıyorsa, hatta dayak yemişse, çocuk öğretmenine karşı mahcup olurdu. Çocukların ailesi çocuklarını öğretmenlere rahatlıkla emanet ederdi. Neden dövdün ? Neden azarladın? diye öğretmenden hesap sormazlardı. Çocuk zaten bunu ailesine anlatamazdı. Anlatsa; ne suç işledin de dayak yedin diye bir okka da evde atılırdı. Çünkü bilirlerdi öğretmenin haksız yere bunu yapmayacağını. Utanma ve saygı herkesçe sahiplenilen şeylerdi.

Gençler bayramlar için odun toplayıp stoklar, bayramlarda da iki grup olarak bu odunlarla iki dev meydan ateşi yakarlardı. Bir nevi bayram kutlamasıydı.

Her yıl mayıs ayının belli gününde “hıdırellez” şenliği yapılırdı. Hıdırellez rivayetlere göre Hızır ve İlyas A.s’ın birbirlerine rastladıkları gündür. Halkımızca bereket günü olarak kabul edilir. Herkes Allah’tan bereket ve huzur, ayrıca maddî olarak istedikleri ne varsa diler ve dua ederdi. Emet’te herkes, küçük büyük, çocuk çocuk kim varsa, piknik alanlarına akın ederler ve coşkuyla pikniklerini yaparlardı. Arabası ya da bineği olan içine doluşur, onunla giderlerdi. Aracı olmayanlar için de Emet’te büyük kamyonu, traktörü, pikabı olan kimler varsa bu kişiler herkesi toplar, bindirir, piknik alanına götürür getirirdi. ( Hıdırellez halen ilçemizde kutlanmaya devam etmektedir. )

Bayramlarda mutlaka herkes yakınlarını, eşini dostunu, akrabalarını ziyaret ederler. Büyüklerinin ellerinden öperler. Büyükleri de çocuklara harçlık verir. Büyük yaşta olanlara çorap, mendil verirler. Kolonya, şekerleme ve mutlaka baklava sunarlar.

Herkes kendi çocuklarına, gelinlerine, damatlarına bayramlarda davet yapar.

Kurban bayramlarında kimse etin hesabına düşmezdi. Kurban kesebilen, kesemeyen ayrımı yapmadan herkes kestiğinden, eşine, dostun, komşularına, yakınlarına gönlünden koptuğunca birer parça dağıtırdı. Bunu herkes yaptığından, verilen et fazlasıyla geri gelir, ancak hem Allah rızası için hayır işlenmiş olur, hem de birbirinin kestiğinden tadılmış olurdu.

Aşure gününün bereketine fazlaca inanıldığından o günde herkes bolca tahıllardan kullanır, yoksa satın alır, aşure yaparak konu komşuya dağıtırlardı. ( Halen uygulanmaktadır )

Tabakta kalan yemek, yere düşen ekmek, yemek yerken istemsizce ovulan ekmek kırıntısı nimet olduğu için kutsaldır. Bunları yapmamaya dikkat edilir ve örneğin kazayla yere ekmek düşmüşse üç kez öpülüp alnına konurdu.

Geceleri dışarıda geç vakte kadar kalmadan vakitlice eve dönmeye dikkat edilirdi.

Evde pişen yemek eğer sıradan bir yemek değilse, örneğin güveç ise kokusunun komşuya gitmemesi için özen gösterilirdi ve göz hakkına dikkat edilirdi.

Bankalardan borç almak yoktu. Herkes ihtiyacı olduğunda eşinden dostundan alır ve borcuna sadakat gösterirdi. Değer vermek ve güvenmek en önemli özelliğimizdi.

Kadınlı erkekli karışık oturmalar “namahrem” inancından dolayı yapılmazdı. Kadınlar kendi aralarında evlerde oturmaya gider, erkekler çarşıda buluşur görüşürdü. Bu nedenle kahvehane kültürümüz halen oldukça canlıdır.

Maddî durumu iyi olmayan kişiler ilçe halkı tarafından bilinir ve bunlara gerek fitre ve zekat zamanlarında gerekse bayramlarda ve normal zamanlarda ellerinden gelen desteği verirler.

İlçedeki hemen hemen herkes birbirini uzaktan da olsa tanır ve sokakta zor duruma düşen kim olursa olsun ve her ne şekilde olursa olsun yardıma koşarlar. Kimse umursamazca arkasına dönüp gitmez.

Genelde herkes birbirinin yanından geçerken mutlaka selamlaşır. Bir ortama yeni gelen biri mutlaka selam verir ve ortamda bulunanlar da alır.

Çocuklar yaz tatillerinde kuran kurslarına gönderilir. Bunu yaparken çocuğun her başarısı için de sık sık ödüller konulur.

Hasta evinde çok fazla kalınmaz. Bir mahallede ölen varsa diğer evlerde müzik çalınmaz. Erkekler cenaze namazına, kadınlar da cenaze evine mutlaka katılır. Hatta cenaze için 7 akşam boyunca cenaze sahibinin evinde dua ve okuma yapılır. İlk üç gün cenaze evinde çeşitli nedenlerle yemek pişmeyebilir. O yüzden de konu komşu cenaze evine kendi imkanlarınca pişmiş erzak götürür. Buna “eren” denir. Hem kendi hayrına, hem kendi ölmüşlerinin hayrına hem de cenazenin hayrına bu gönülden yapılır.

Ayrıca ilçe eşrafımızdan olan Muammer Akyol kardeşimiz de 2015 yılında, Emet’imizi ve Emet’teki günlük hayatı anlatan, kendine özgü bir sunum hazırlamış ve paylaşmıştır. Emet lehçesi kullanarak hazırlamış olduğu bu sunumu aşağıda sizlerle paylaşıyor ve kendisine emeklerinden dolayı teşekkür ediyoruz.



Bir Cevap Yazın